Parkinson hastalığı, beyinde “dopamin” adı verilen bir maddenin eksilmesiyle ortaya çıkan ve genellikle ileri yaşlarda görülen santral sinir sisteminin kronik dejeneratif ilerleyici bir hastalığı olarak tanımlanmaktadır. En temel belirtiler ise vücudun bir tarafında daha ön planda olmak üzere istirahat halinde ellerde “para sayar” tarzda titreme, hareketlerde yavaşlama, kolların vücut salınımına iştirak etmemesi ve vücuda yapışık olarak yürünmesi; bakışlarda donuklaşma ve yüz mimiklerinde azalma ile birlikte “maske yüz” diye ifade edilebilen yüz hali, küçük adımlarla ve öne eğilerek yürümedir. Parkinson hastalığında temel problem beyindeki bir madde eksikliği olduğu için hastalar genellikle ilaç tedavisine iyi cevap vermektedir ve önemli bir grup hastayı ilaç tedavisiyle erken aşamada tedavi edebilmek mümkündür. Hastalığın ileri aşamalarında ise ilaç tedavisinin yeterli gelmediği durumlar gözlemlenebilmektedir. İşte böyle durumlarda ve titremelerin erken evrede her türlü tedaviye cevap vermediği durumlarda hastalara Fonksiyonel Nöroşirürji uygulamaları olarak isimlendirilen ve özellikle bugün modern tıpta Beyin Pili denilen tedavi yöntemleri önemli ölçüde yarar sağlayabilmektedir.
Titreme ile ilgili hastalıklarda şikayetler sıklıkla istirahat halinde titreme halleri olarak gözlenir. Bu tip titremelerin başında Parkinson hastalığı gelmektedir. İstirahat halinde ortaya çıkan titreme durumlarına, çoğunlukla ileri yaşlardaki hastalarda rastlanır. Parkinson hastalığından başka çok sık görülen bir başka titreme durumu ise ellerin havaya kaldırılıp, havada tutulması ya da bir eylem, bir işlem yapılması sırasında ortaya çıkan, ancak istirahat sırasında olmayan titremedir. Bu gruptaki titreme vakaları “Esansiyel tremor” başlığı altında incelenir. Bu iki gruptaki titreme olgularının yanı sıra, bir de aktif hareket eylemi sırasında ortaya çıkan şiddetli titreme yakınmaları mevcuttur. Bu tipteki titreme hareketlerine genellikle felç geçirme veya şiddetli kafa travmaları sonrasında veya multiplskleroz gibi sinir sistemini yaygın olarak tutan hastalıklar sonrasında rastlanır.
En yaygın tremor türlerinden biri olan esansiyel tremor vücudun çeşitli bölgelerinde görülen ritmik titremelere yol açan nörolojik bir hastalıktır. Esansiyel tremor hastalığında Parkinson'dan farklı olarak titremeler hastalar bir eylem, bir işlem yaptıklarında ortaya çıkar. Esansiyel tremor hastalığı toplumda Parkinson'a oranla daha sık görülmektedir. Bu tip titreme şikayetleri, daha genç yaşlardaki hastalarda görülmekle birlikte, hemen yarıya yakını ailesel özellik taşımakta olup kalıtsal yolla çocuklara da iletilebilmektedir. Esansiyel tremor dünyada en sık görülen hareket bozukluğu hastalıklarından biridir ve Parkinson hastalığından 10 kat daha fazla görülür. Medikal tedavinin yetersiz kaldığı noktada, cerrahi yöntem olan Beyin Pilleri bu hastalar için oldukça yarar sağlamaktadır.
Distoni, vücudun değişik bölgelerinde kas kasılmaları ile seyreden nörolojik bir hastalıktır. Hastalık yüz, boyun, ses telleri, kol ve bacaklarda ya da yaygın yerleşimli olabilir. Başlangıçta el yazısında bozulma, el veya ayaklarda kramp, boynun kasılarak bir yana ya da geriye doğru gitmesi, göz kapaklarında kasılma ve kapanma şeklinde olabilir. Bu bulgulara konuşma bozuklukları ya da göz kırpmaları eklenebilir. Distoni hastalarında adale kasılmalarını azaltmaya yönelik farklı ilaçlar kullanılabilir. Tıbbi tedavinin yetersiz kaldığı hastalarda Botulinum toxini (Botoks)tedavisi uygulaması denenebilir. Yapılan botoks iğneleri ile, adale ve sinir birleşim yerinde salgılanan maddelerin hücreler arasında iletilmesi engellenerek kasılmaların azaltılması sağlanabilir. Botoks etkisi birkaç ay sonra ortadan kalkacağından tedavinin tekrarı gerekir. İlaç ve botoks tedavisinin yetersiz kaldığı durumlarda Beyin Pili tedavisi gündeme gelmektedir.
Beyin Pili ameliyatları hastalar uyanık durumdayken ve "konuşa konuşa ameliyat" prensibi gözetilerek yapılmaktadır. Lokal anestezi altında uygulanan ameliyat öncesinde hastalar, odalarında başlarına yerleştirilen çerçevenin takılması sırasında toplam dört iğnenin acısını duymaktadır. Çerçevenin takılmasının ardından MR çekimi yapılarak, beyinde ulaşılmak istenen noktalar hesaplanmaktadır. Daha sonra lokal anestezi altında ameliyata alınan hastaların kafalarında iki küçük delik daha açılarak içeriye ilerletilen elektrotlar ve ilgili elektronik düzenek sayesinde beyin hücrelerinin sesi dinlenilmekte ve beynin haritasının çıkartılması sağlanmaktadır. Bu süreçte sürekli olarak hastayla sohbet edilerek hücrelerin bu işleme verdiği yanıtlar test edilmektedir. Sonrasında Beyin Pili elektrotlarının yerleştirilmesiyle beyin ameliyatı kısmı tamamlanmış olup, son kısımda genel anestezi altında göğüste cilt altına beyin pilinin bataryası yerleştirilmekte, pil cihazı gene cilt altına yerleştirilen iki adet uzatma kablosu aracılığı ile elektrotlara bağlanılarak operasyon tamamlanmaktadır. Beyin Pili operasyonu sonrasında ortalama 2-3 hafta süren pil programlama süreci başlamaktadır. Hastaya en uygun gelecek parametreler ayarlanarak hastalar mezun olmaktadır.
Beyin pili ameliyatlarında hastalar toplamda 6 iğnenin batmasının acısını duyar. Ameliyat başlangıcında hastanın başına bir çerçeve takılır. Hasta, çerçevenin takılması sırasında dört adet uyuşturucu iğnenin batmasını hisseder. Ameliyatta da iki taraflı birer küçük delik açarken cilt uyuşturulur. Bunun dışında ameliyat ağrısız, hasta ile konuşarak geçer.
Beyin pili ameliyatlarında beynin içerisinde hastalıktan sorumlu hücrelerin yer aldığı 2-3 milimetre çapındaki küçücük bir alan bulunup oraya müdahale edilir. Sonuçların son derece yüz güldürücü ve risklerin bu kadar az olmasını sağlayan, yani ‘doğru yere doğru müdahale edilmesini sağlayan en güvenli yöntem ise ‘Mikroelektrot Kayıt ve Stimülasyon Tekniği’dir. Bu teknik sayesinde beyindeki hastalıktan sorumlu hücreler tek tek dinlenerek doğru yerleri saptanmaktadır. Böylelikle beynin fizyolojik haritasını çıkartılarak,80 mikrondan daha az hata payı ile tespit edilen hastalıklı bölgeye beyin pili elektrotları yerleştirilir.
Bu girişimlerde beyin cerrahisi alanında yapılan diğer ameliyatlara göre riskler “deneyimli ellerde” göreceli olarak oldukça düşüktür. Beyin kanaması, enfeksiyon, kol ve bacaklarda güçsüzlük, konuşmada ya da görmede bozulma gibi komplikasyon riskleri ile % 1-2 oranında karşılaşılabilmektedir.
Beyin Pili ameliyatı sonrası hastalar 2-3 hafta kadar süren ilk programlama sürecinin ardından “mezun” olurlar. Bu süreç sonrasında hastalar 1,5 -2 ay içinde tekrar kontrol edilir; gereken durumlarda elektrik akımı ince ayarlar yapılarak tekrar düzenlenir, ilaç tedavisinde düzenlemeler yapılır. Bu süreçten sonra hastaya her yıl 3 veya 4 defa kontrole gelmesi söylenmekte olup, rutin kontrol muayeneleri ortalama 3-4 ayda bir planlanır. Muayeneler sırasında beyin pilinin çalışma durumuna ve batarya seviyesine bakılır, ilaç tedavisine yönelik öneriler sunularak hastanın genel durumu takip edilir.
Beyin pillerinin hastalara kazandırdığı iyileşme; hastanın ve beyin pilinin ömrünün paralelinde olacaktır. Ancak Parkinson kronik ilerleyici bir hastalık olduğundan Beyin Pili takılı hastalarda da hastalığın bazı bulguları; özelliklede “motor olmayan bulguları” denilen konuşma, denge, yutkunma gibi bulguları zaman içerisinde yavaş yavaş ilerleyebilir. Beyin Pili hastalığın saatinin geri alarak, hastaların eski sağlıklı yaşamlarına yakın bir yaşama yeniden 'merhaba' demelerine olanak sağlar. Belirtilen bulguların ise ameliyat olmamış hastalarda, Beyin Pili takılmış hastalara göre göreceli olarak çok daha fazla olması beklenir.
Beyin pili teknolojisi Parkinson dışında esansiyel tremor ve distoni tedavisinde de kullanılmaktadır.
Beyin pili ameliyatları ile en büyük başarı Parkinson hastalığı başta olmak üzere medikal tedaviye yeterli cevap vermeyen hareket bozukluklarında sağlanmaktadır. Beyin pili teknolojisi Parkinson’a ilave olarak gençlerde daha sık görülen; bir eylem, bir işlem yapılması sırasında ortaya çıkan “esansiyel tremor” denilen el titremeleri ile aşırı ve kontrolsüz vücut kasılmalarıyla karşımıza gelen “distoni” tedavisinde de başarı ile kullanılmaktadır. Bunlara ilave olarak tıbbi tedaviye dirençli epilepsi olgularında; “obsesif-kompulsif nöroz” ve “depresyon” olarak isimlendirilen bazı psikiyatrik rahatsızlıklarda ve yurt dışı merkezlerde uygulanmaktadır. Hafıza bozuklukları, ilaç bağımlılıkları ve iştah kontrolü ile ilgili kontrollü çalışmalar ise halen sürmektedir. Bu çalışmaların sonuçları beyinde ortak kabul edilen hedeflerin tespit edilmesi ve tekrarlanabilen cerrahi sonrası başarı oranlarını ortaya koyabilirse bu hastalıklarda da Beyin Pili tedavisinin tarafımca da uygulanması planlanmaktadır.
Son yıllarda gelişen teknoloji sayesinde dışarıdan şarj edilebilen ve 25 yıla kadar ömrü olan piller uygulanmakta olup, beyin içerisine verilen elektrik akımının yönünü ve şiddetini istenildiği gibi ayarlayabilecek teknolojiye sahip cihazlar kullanılmaya başlanmıştır. Bu gelişmeler tedavideki başarı oranını artırırken, uzunca bir süre pil değişimine ihtiyaç kalmamasına da olanak sağlar.
Beyin pili takılan hastaların normal günlük yaşantılarında hiçbir değişiklik olmaz. Hastalar çok sert olmayan, kafa travmasına neden olmayacak tenis, bilardo gibi her türlü sportif faaliyetleri sürdürebilir, yüzebilir ve bisiklete binebilirler.
Bazı durumlarda genç yaştaki bir hastaya ameliyat önerilemeyeceği gibi, ileri yaştaki bir hastaya da ameliyat önerilebilir. Kısaca yaş tek başına bir kriter olmayıp; hastanın Beyin Pili ameliyatından yarar görüp göremeyeceği, böyle bir ameliyata aday olup olmadığı ve Beyin Pili ameliyatından başka bir tedavi şansının olup olmadığı sorularının cevabı; hastanın zihinsel durumu, beyninin anatomik yapısı gibi birçok kriter ameliyat kararını belirlemektedir. Tabii ki ameliyat önerilse de hastanın ameliyat olup olamayacağı hususunun uzmanlarca kontrol edilip değerlendirilmesi gerekir. Ancak hastaların yaşı ileri de olsa bu ameliyatlar lokal anestezi uygulanarak ve hasta ile konuşa konuşa yapıldığından ve son aşamada hasta pil yerleştirilirken yarım saat kadar uyutulduğundan çok büyük bir engel olmaz ise genelde hastanın ameliyatına izin verilmektedir.
Genel olarak, kişilerin kronik rahatsızlıklarının yanı sıra kalp, şeker ve tansiyon gibi hastalıklar beyin pili ameliyatı için bir engel oluşturmamaktadır. Fakat, kişilerin beyin pili ameliyatı için uygunluk durumlarının, yapılan ayrıntılı tetkikler ve konsültasyonlar sonucunda kesin olarak belirlendiğini hatırlatalım.
“Hastalığın saatini geri almak” olarak tanımladığımız beyin pili tedavisi sayesinde bağımsız yaşayamayan, sosyal hayattan kopan kişiler eski sağlıklı günlerine 'yeniden merhaba' diyebiliyor; yeniden bağımsız yaşama şansı bulabiliyor, önemli bir kısmı da mesleklerini tekrar icra edebilme şansı yakalıyorlar.
30 yılı aşkın klinik ve cerrahi deneyim; 1800'den fazla Parkinson ve diğer Hareket Bozukluğu hastalıklarına yönelik cerrahi girişimler ve 1300'den fazla Beyin pili ameliyatı uygulamalarının öğretisi; birikim ve deneyimin ameliyat süresini kısaltabildiği, cerrahi komplikasyon risklerini azaltabildiği, bazı bilgileri elde etmekte zorlanılan olgularda elektrotları beyinde doğru yere koyma konusunda yardım edebildiği yönündedir. Hastalar için kolay; ama ameliyatı uygulayan hekim için son derece zor olan bu ameliyatlarda zaman zaman uyanık ameliyat edilen hasta sıkıntıda olduğunu, kendisini iyi hissetmediğini ifade edebilmekte; özellikle stres altında ve hızlı hareket edilerek ameliyatın en kısa sürede tamamlanması gerektiği bu olgularda deneyimin önemi ve çok daha fazla değer kazanmaktadır.
Eğer, sorularınızın yanıtlarını bulamadıysanız, ÇÖZÜM MERKEZİ sayfamızdan sorularınızı Doç. Dr.Ali ZIRH'a iletebilirsiniz.
Multiple Skleroz (MS) hastalığı tekrarlayan ataklar halinde beyinde hasarlara yol açan bir rahatsızlıktır. Beyin Pilleri maalesef ki MS atakları sırasında gelişmiş ve yerleşmiş hasarlara da, o hasarlar sonrasında ortaya çıkan dengesizlik, güçsüzlük, yürüme güçlüğü, konuşma güçlüğü gibi bulgulara da yarar sağlayamaz. Bazı hastalarda MS atak ve hasarları sonrasında şiddetli titremeler ortaya çıkabilir ve bu titremeler tıbbi tedavi ile tedavi edilemez ise Beyin Pili ameliyatı bu titremelerin azaltılmasında yarar sağlayabilmektedir. Ancak hastanın ayrıntılı değerlendirilmesi ve tedavi edilmeye çalışılan bulgunun beyinciğin ya da beyinciğe gidip gelen yolların etkilenmesi sırasında ortaya çıkan ve “beceriksizlik” diye tanımlanabilecek bulgulardan ayrılması gerekir.
Huntington hastalığı maalesef sadece hareket bozukluğu ile değil, istem dışı hareketlerin yanı sıra ileri evrelerde hafızanın da bozulması ve yaşam süresinin göreceli olarak kısalması ile seyreden bir hastalıktır. Bu hastalıkta hareket bozukluklarına katkıda bulunulabilse bile maalesef ki hastalığın ilerlemesine, hafıza bozulması ve yaşam süresine olumlu etkide bulunulamaz. Bu nedenle de beyin pili ameliyatı bu hastalarda önemli bir yarar sağlayamaz.
Parkinson hastalarında ameliyat kararının hastanın evrak ya da tetkiklerine bakılarak verilmesi uygun olmadığı gibi; en azından ben kendi yakınım için böyle bir uygulamayı uygun görmediğimi de ifade etmek isterim. Doğru ve hasta için en sağlıklı kararın verilebilmesi için hastaların en tutuk ve en iyi hallerinin görülüp değerlendirilmesi gerekmektedir. Merkezimizde de hastalara beyin pili ameliyatı önerilmeden hastalar birden fazla kere ilaçsız ve ilaçlı bulguları ile değerlendiriliyor ve bu değerlendirmeler sonrasında gerekli önerilerde bulunuluyor.
Parkinsonizm diye de isimlendirilen Parkinson Plus Sendromlar Parkinson’a benzeyen ama tipik Parkinson Hastalığından farklı bazı özellikleri olan hastalıklardır. Bu olgularda hastalar Dopamin tedavisinden kısmen yarar görürler ama maalesef ki Dopamin tipik Parkinson hastalarında olduğu gibi hastalık bulgularının tamama yakınını düzeltemez. Bu nedenle de hastaların ilaç tedavisine cevapları kısmi olur. Beyin Pili tedavisi yüksek doz ilaç tedavisinin etkilerine benzer yarar sağladığından Parkinson Plus hastalarda maalesef ki arzu edilen yarar sağlanamaz ve uygulanmaması gerekir.
Tıbbi tedaviye yeterli cevap vermeyen ya da çok yüksek ilaç tedavisine gerek duyan genç Parkinson hastalarına; gençlerde görülen ve titremeleri olan “esansiyel tremor” hastalarına ya da çocukluk çağında bile karşımıza çıkan; kontrol ve istek dışı vücut kasılmaları olan “distoni” hastalarına da beyin pili takılmakta ve başarılı sonuçlar alınmaktadır. Bu şekilde ameliyat edilen ve sağlığına kavuşan hastalar yakın bir takip ile çocuk sahibi olabilirler.
Beyin Pilinin avantajı; kontrol edilebilir, programlanabilir ve ayarlanabilir bir tedavi yöntemi olmasıdır. Gerektiğinde elektrik ayarlarının değiştirilmesi, pilin kapatılması ya da çıkartılması, yani başka bir deyişle kalıcı bir etki/hasar bırakmadan hastanın ameliyat öncesindeki haline geri dönebilmesi mümkündür. Bu nedenle önümüzdeki yıllarda Parkinson hastalığında bu tedaviye üstün bir başka tedavi yöntemi geliştirilebilirse, beyin pili ameliyatı olmuş hastalarda da her türlü yeni tedavi yöntemi uygulanabilir.
Günümüz teknolojisi uygun ayarlarla, yeterli bilgi ve donanımı olan merkezlerde, bu hastalara her türlü MR görüntülemesinin ve diğer görüntüleme tetkiklerinin yapılabilmesini sağlamaktadır.